İstanbul’un Fethi ne zaman, nasıl gerçekleşti? Fatih Sultan Mehmet’in sözleri ve dünyadaki yankıları

featured

İstanbul’un fethi, dünyanın en önemli olaylarından biri olarak kabul edilir. İstanbul, 29 Mayıs 1453’te Osmanlı Devleti padişahı Fatih Sultan Mehmed ve komutasındaki birlikler tarafından tam 54 gün süren kuşatmanın sonunda fethedildi. Türk ve Müslüman dünyası için çok değerli olan bu tarihi başarının yıl dönümü her sene kutlanırken, vatandaşlar da İstanbul’un fethinin tarihini ve detaylarını öğrenmek istiyor. Peki 29 Mayıs 1453’te Orta Çağ’ı kapatan bu müthiş fetihte neler yaşandı? İstanbul nasıl fethedildi? İşte tarihi notlar ve İstanbul’un fethinin tüm detayları…

Genç hükümdar II. Mehmed Avrupa’da ve Anadolu’da kazanılan toprakların doğal yönetim ve kültür merkezi olan İstanbul’un Osmanlı denetimine girmesine gerektiğini düşünüyordu. İstanbul Bizans’ın elinde kaldıkça, Rumeli ve Anadolu’yu birleştiren gerçek bir imparatorluk yaratamazdı. Daha önce Yıldırım Beyazıd tarafından kuşatılan ama bir türlü ele geçirilememiş olan İstanbul’un 29 Mayıs 1453’te alınışı Osmanlı tarihinde yeni bir perde açtı. Bundan sonra “Fatih” unvanıyla anılan II. Mehmed, içte otoritesini güçlendirirken, dışta da cihan egemenliği iddiasıyla Osmanlı Devleti’nin sınırlarını Avrupa ve Asya’da genişletmeye başladı. İstanbul’un alınışından sonra Avrupa’ya kaçan Bizanslı bilim ve sanat insanları Rönesans sürecini de doğrudan etkilediler. Kimi uzmanlar da Ortaçağ’ın bitişini bu fetihle açıkladılar.

İstanbul’un Kuruluşu

İstanbul’da ilk yerleşimler Paleolitik Çağ’a kadar uzanır. Yarımburgaz Mağarası’nda yapılan kazılarda Paleolitik Çağ’dan, Fikirtepe ve Pendik’te Kalkolitik Çağ’dan (MÖ 5500-3500) buluntulara rastlanmıştır. Sarayburnu’nda Trakların kurduğu Ligos şehrinin duvar kalıntıları bulunmuştur.

Megaralılar MÖ 680’de Kalhedon (Kalkedon, bugünkü Kadıköy) şehrini kurdular. 20 yıl sonra Marmara ile Haliç arasındaki yarımadada ikinci bir Megara kolonisi Bizantion kuruldu. Efsaneye göre bir koloni kurmak için yola çıkan Megaralılara danıştıkları Delfi kahini -körler ülkesinin karşısında- yerleşeceklerini söylemiş. Bizans önderliğinde yola çıkan Megaralılar, İstanbul Boğazı’nın girişinde Rumeli sahilinin güzelliğini görmeyip Kadıköy’e yerleşenlerin olsa olsa kör olacaklarını düşünerek “körler ülkesinin karşısına” geldiklerini düşünmüşler ve burada önderlerinin adını verdikleri, Bizantion şehrini kurmuşlar.

Persler MÖ 513’te Bizantion ve Kalkedon’a egemen oldular. MÖ V. yy’da Persleri kovan Attika-Delos Deniz Birliği yöreyi ele geçirdi. Birliğin dağılmasında sonra bir süre bağımsızlığını koruyan Bizantion kuzey ve güneyden gelen denizyollarının kavşağında bir ticaret merkezi olarak gelişti.

MÖ III. yy’da Galatlar ve Makedonya Krallığı’nın saldırılarına uğrayan şehir MÖ 146’da, önce özerk bir şehir devleti olarak Roma İmparatorluğu’nun korumasına girdi; sonra MÖ 73 yılında İmparator Vespasianus tarafından Roma’ya bağlandı; Bitinya-Pontus eyaletine katıldı. Roma döneminde, özellikle de MS III yy’dan sonra Bizantion büyük gelişme gösterdi; stratejik önemi arttı. Şehri imar eden İmparator I. Constantinus, 330’da başkent yaptı. Şehrin adı Konstantinopolis olarak değiştirildi. Şehrin Roma’dan ayrı siyasi idari kurumları, bir senatosu vardı.

Doğu Roma İmparatorluğu’nun Başkenti

Roma İmparatorluğu 395’te ikiye ayrılınca Konstantinopolis Bizans diye de bilinen Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti; dini, fikri, idari ve kültürel merkezi oldu. V. yy’da, özellikle Trakya’dan getirilen halkla, Roma’dan daha büyük bir şehir durumuna geldi. Etrafı güçlü surlarla çevrildi. Şehri kuşatan Hunlar (443), Sasaniler ve Avarlar (VII. yy), Bulgarlar (VIII. ve IX. yy), Araplar (VII. ve VIII. yy), Ruslar (IX. ve X. yy) bu surları aşıp şehri almaya çalıştılar.

İstanbul’un Bizans dönemindeki yerleşimini gösteren harita.

İmparatorluğun merkezi olarak şehir taşradan sürekli göç alıyordu. IV. yy’da 90.000 olan nüfus V. yy’da 200.000’e, VI. yy’da 400.000’e çıkmıştı. O dönemin şartları içinde bu kadar büyük bir şehri yönetmek çok zordu.

Şehrin tahıl ihtiyacı önceleri Mısır’dan sağlanırken bu eyaletin elden çıkmasından sonra Trakya ve Anadolu’dan alımlar yapıldı. Şehre Doğu’dan ,pek ve baharat; kuzey ülkelerinden kürk ve Baltık amberi, Slav ve Balkan esirleri, Kıbrıs kınası, İtalyan, Yunan ve Girit şarapları gelir, bunlar Batı’ya ihraç edilirdi. Doğu’ya kumaş, süs eşyası, şarap satılırdı. Şehirde başta tekstil olmak üzere birçok sanayi kolu gelişmişti.

İmparator İustinianos döneminde (527-565) ticaret ve zanaat alanında önemli ilerlemeler oldu. Şehir Asya ile Avrupa arasındaki ticaretin merkezi durumundaydı. Sanayiciler ve esnaf localar halinde örgütlenmişti. İustinianos Kırım ve Kafkaslar’da ticaret üsleri kurdu. Canlanan ticaret başka ülkelerden gelen tacirlerin şehirde koloniler kurmalarına yol açtı.

Boğaziçi’nde yerleşen Rus ve Bulgar tacirlerini daha sonra Galata’ya yerleşen Venedikliler, Pera’ya gelen Cenevizliler izledi. Ticaret yollarının Doğu Akdeniz’e kaymaması için Batılı tacirlere ayrıcalıklar tanınması Galata’yı zenginleştirdi. Galata gümrüğünün gelirleri Konstantinopolis gümrüğü gelirlerinin yedi katına yükselmişti. Bu durum şehrin toplumsal dengesini bozdu.

1182’de ayaklanan şehir halkı Latinlerin iş yerlerini, evlerini yağmaladı. Ardından 1204’te Haçlıların Konstantinopolis’i işgali ve bir Latin devleti kurmaları şehrin gerilemesini hızlandırdı. Buna karşı Galata ve Pera’da yerleşen Venedikliler, Cenevizliler daha da zenginleştiler. Katalonya, Provence ve Floransa’dan gelen tacirler yeni koloniler kurdular. 1261’de Bizanslılar şehri Latinlerden geri aldılar ama Konstantinopolis 1204’ten önceki gücüne ve ihtişamına bir daha ulaşamadı.

Osmanlı Kuşatması

XIV. yy başında Anadolu’da kurulan ve Bizans’ın doğu sınırında gittikçe güçlenen Osmanlı Devleti Rumeli’yi de aldıktan sonra Bizans, Osmanlı toprakları ortasında kaldı. I. Bayezid (Yıldırım) 1391’de ve daha sonra Konstantinopolis’i birkaç kez kuşattı. Ancak Timur’un Anadolu seferi Bayezid’in şehri almasını engelledi.

Osmanlılar II. Murad döneminde de şehri kuşattılarsa da alamadılar. II. Mehmed (Fatih) tahta çıkınca Konstantinopolis’i almak için hazırlıklara başladı. Bizans’a denizden gelecek yardımı önlemek üzere, daha önce Yıldırım Bayezid’in yaptırdığı Güzelcehisar’ın (Anadolu Hisarı) karşısında, Rumeli Hisarı’nı inşa ettirdi.

Şehrin surlarını dövmek için o zamana dek görülmemiş büyüklükte toplar döktürdü. Şehir çevresinde hala Bizans elinde bulunan ufak yerleşimleri de aldıktan sonra 5 Nisan 1453’te şehri kuşattı. Osmanlı ordusunun mevcudu yaklaşık 100.000 kişiydi. Nüfusu 40.000’e düşen Konstantinopolis’te eli silah tutan 8.000-9.000 kişi vardı. Osmanlı donanmasının girmesini engellemek üzere Haliç’in ağzına zincir gerilmişti.

II. Mehmed’in emriyle 72 parça gemi karadan kızaklar üzerinde yürütülerek Haliç’e indirildi. Haliç’teki Bizans donanması ve Haliç’e bakan surlar da topa tutuldu. Teslim önerisini reddeden, Hristiyan ülkelerden de yardım alamayan şehir 54 günlük bir kuşatmadan sonra 29 Mayıs 1453’te ele geçirildi. Son Bizans imparatoru XII. Konstantin askerleriyle birlikte savaşırken öldü. Bin yıllık Bizans İmparatorluğu sona erdi.

Halkı teslim olmadığı için şehir üç gün süreyle yağmalandı. Osmanlı dönemi Fatih Sultan Mehmed yağmalanan, büyük ölçüde harap olan, boşalan İstanbul’u başkent yapınca şehri yeniden imar etmeye girişti. Şehrin nüfusunu eski düzenine çıkarmak için İstanbul’a göçeceklere bağ, bahçe ve ev verileceğini ilan etti. Bu çağrıya yeterince olumlu yanıt gelmeyince Anadolu ve Rumeli’nden getirilen 5.000 Müslüman ve Hristiyan aile İstanbul’a zorunlu iskan edildi.

Kuşatma Günlüğü

II. Mehmed komutanları ve bilginleri toplayarak kendi çizdiği harita üzerinde hücumlara uygun yerleri, topların yerleştirilecek noktaları, gedik açılıp lağım (savaşta kale duvarlarını parçalamak için barutla doldurulup ateşleme yeri) kazılacak yerleri işaretlemişti. Toplar Edirne Tophane’sinde döküldü. İstanbul’u denizden kuşatacak gemiler Gelibolu Tersanesi’nde yapıldı.

Bu hazırlıklardan sonra 200.000 kişilik Osmanlı ordusu Edirne’den İstanbul’a doğru yola çıkmıştı. Öncü birlikleri 2 Nisan 1453 pazartesi günü Bizans surları önünde göründü. Bizanslılar da surların önünde bulunan köprüleri yıktılar ve kale kapılarını kapattılar. Ordunun hepsi 5 Nisan 1453 perşembe günü İstanbul önüne gelmiş oldu.

XIX. yy.’da Zonaro’nun yaptığı Edirne’den İstanbul’a doğru yürüyüşün anlatıldığı tablo

6 Nisan Cuma: Osmanlı ordusu 7 km uzunluğundaki kara surları önüne yerleşti. Edirnekapı-Topkapı arasındaki cephenin komutasını Fatih Mehmed kendi üzerine almıştı. Otağını da buranın karşısındaki tepeye kurdurmuştu. II. Mehmed, Bizans başkomutanı İmparator XI. Constantinus’a gönderdiği mektupta “şehri savaşsız teslim edin. Kimsenin malına, canına, hürriyetine dokunmayacağıma söz veriyorum” demişti. İmparator ise “şehri teslim edemem, ben de ölünceye kadar şehri savunmaya yemin ettim” cevabını vermişti. Hücum başladı.

8 Nisan Pazar: Topların Bizans surlarında açtığı yaraları Bizanslılar kapattı.

9 Nisan Pazartesi: Bizanslılar İstanbul sur duvarları ile Galata duvarları üzerindeki iki kale kulesi arasına Haliç’i kapamak için demir bir zincir germişlerdi. Osmanlı donanma hücumunu önleyecek 9 gemi yerleştirdiler.

Haliç’teki zincir. Bizanslılar Osmanlı donanmasının Haliç’e girmesini engellemek için boğazı zincirle kapattılar

10 Nisan Salı: Top ateşine devam edildi. Kale duvarlarına ok ve tüfek ateşleri yapıldı.

11 Nisan Çarşamba: Gece gündüz Osmanlı ordusunun topları hep birden ateşe başladı.

12 Nisan Perşembe: Bombardıman çok şiddetli devam etti. Surlar yıkılmaya başladı. Onarımları devam etti. Baltaoğlu Süleyman Bey komutasındaki Osmanlı donanması 480 gemi ile İstanbul önünden geçerek Dolmabahçe önündeki koyda demirledi.

13-17 Nisan: Bombardıman çok şiddetli devam etti. Baltaoğlu Süleyman donanmasıyla adaları ele geçirdi.

18 Nisan Çarşamba: Hendek geçilerek Bizanslılarla göğüs göğüse çarpışmalar başladı. Bir kısım Osmanlı hücum kolu geri çekildi.

19 Nisan Perşembe: Haliç’teki zinciri zorlayan Osmanlı donanması başaramayıp geri çekildi.

20 Nisan Cuma: İstanbul’a 4 Ceneviz gemisi eşya ve erzak yardımı getirince Osmanlı donanmasının saldırısıyla İstanbul önünde büyük bir deniz savaşı oldu. Bizanslılar zinciri açıp Ceneviz gemilerini içeri alıp tekrar zinciri gerince Ceneviz gemileri kurtuldu. Bu çarpışmayı izleyen II. Mehmed, Ceneviz gemilerinin kurtulmasını, birkaç Osmanlı gemisinin batmasını görünce öfkesinden atını denize sürdü. Savaşı kazanamayan Baltaoğlu Süleyman’ı bu görevinden aldı. Kale duvarları ise kuvvetli top ateşiyle dövüldü.

Deniz Savaşları, 20 Nisan 1453’te Ceneviz gemilerinin Haliç’e girmesini engelleyemeyen donanmasına II. Mehmed’in kızgınlığını anlatan ve XIX. yy.’da Fausto Zonaro’nun yaptığı tablo

21 Nisan Cumartesi: Top ateşi devam etti. Bir havan topu güllesi zincir gerisindeki büyük bir gemiyi batırdı.

22 Nisan Pazar: Dolmabahçe’deki Osmanlı donanması Taksim-Kasımpaşa sırtlarını yağlı kızaklara bindirilmiş olarak 67 küçük gemi halinde öküzlerin çekmesi ile karadan yürütülerek Haliç’e indirildi.

Fausto Zonaro’nun Osmanlı Donanması’nın Haliç’e İndirilmesi adlı tablosu

23 Nisan Pazartesi: Büyük toplar Bizans surlarını dövmeye başladı. Ayvansaray önünde kurulan köprüyle yaya asker surların önüne geçirildi.

24-28 Nisan: Haliç’teki Osmanlı donanması, Bizans-Venedik donanmasının hücumunu püskürterek parlak bir deniz zaferi kazandı. Surların top ateşiyle dövülmesi sürdü.

29-30 Nisan: Surlara top ateşi devam etti. Küçük çarpışmalar oldu.

1-5 Mayıs: Top ateşi ve küçük çarpışmalar oldu. Surlardaki delikleri Bizanslılar onarıyordu.

6 Mayıs Pazar: Bombardıman şiddetli devam etti. Osmanlı ordusundan 30 bin kişilik bir kuvvet, 3 saat süren Topkapı surları üzerinde çarpıştı.

7-11 Mayıs: Bombardıman şiddetle devam etti. Halkın yardımıyla sur delikleri kapatılıyordu. Geceleri sabaha kadar İstanbul’u koruduğuna inandıkları Meryem Ana için dua ediliyordu.

12 Mayıs Cumartesi: Tekfur Sarayı/Edirnekapı arasındaki surlar üzerinde kanlı çarpışmalar yapıldı. 50 bin kişilik Osmanlı birliğinin şehre girmesi engellendi.

13-15 Mayıs: Bombardıman şiddetli devam etti. Küçük çarpışmalar oldu.

17 Mayıs Perşembe: Bombardıman devam etti.

18 Mayıs Cuma: Osmanlı ordusu tekerlekler üzerinde yürüyen bir tahtadan savaş kulesini bir gecede sezdirmeden yaptı. Kanlı savaşlar oldu ise de Bizanslılar suda sönmeyen neftli kundaklarıyla kuleyi tutuşturup yaktılar.

19-20 Mayıs: Bombardıman ve lağım savaşı devam etti.

İstanbul kuşatması, Hasan Rıza’nın yaptığı İstanbul önlerinde Osmanlı ordusunu gösteren tablo

21 Mayıs Pazartesi: Bombardıman ve lağım savaşı devam etti. Liman ağzındaki zinciri kırmak için donanmanın yaptığı hücum başarılı olamadı.

22 Mayıs Salı: Hava çok sisli idi. Lağım savaşı oldu.

23 Mayıs Çarşamba: Surlarda açılan derin deliklerin onarımı güçleşti. II. Mehmed İsfendiyaroğlu İsmail Bey’i imparatora yollayarak “Hazinelerini de alarak istedikleri yere gitmek şartı ile kenti teslim etmesini” istedi. Halk da malını alıp serbestçe gidebilecekti. Red cevabı geldi.

24 Mayıs Perşembe: Şiddetli bombardıman ve lağım savaşı devam etti.

25 Mayıs Cuma: Kara surları yer yer çöktü. Kadın ve çocuklar limandaki gemilerle kaçırıldı.

26 Mayıs Cumartesi: Şiddetli bombardıman devam etti. Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın imparatordan rüşvet karşılığı padişahı İstanbul’u kuşatmaktan vazgeçirmeye çalıştığı şüphesi doğdu. Çünkü savaşın uzadığını, donanmanın bir şey yapamadığını, Macarların büyük orduyla yardıma geldiğini söylemiş.

27 Mayıs Pazar: Osmanlı ordusu padişahın emri ile oruç tuttu. İftar sofraları kurularak şenlikler yapıldı.

28 Mayıs Pazartesi: Ordu saldırı hazırlığında bulundu. Geceleyin topladığı savaş kurultayında II. Mehmed komutanlara ve subaylara “saldırı nutkunu” söyledi.

II. Mehmed’in Saldırı Nutku

“Ey benim paşalarım, beylerim, ağalarım, şu İstanbul savaşındaki silah arkadaşlarım!

Sizi buraya kararlaştırdığım umumi hücumda şimdiye kadar gösterdiğinizden daha büyük fedakarlık ve cesaret istemek için topladım. Adı bütün cihana ün salmış İstanbul gibi bir şehri zaptedeceksiniz. İstanbul’un adı geçen yerlerde, o şehri zapteden kahramanlar olarak şan ve şerefle anılacaksınız! Bize daima pusular hazırlayan bu şehri zaptettikten sonra emin yaşayabileceğiz. Kapımızı açık bırakabileceğiz.

Kale duvarlarını toplarla o kadar hırpaladık ki, size, hücum hedefi olarak bir kale değil, bir ova gösteriyorum. Fakat bununla birlikte şehrin alınmasını o kadar kolay zannetmeyin! Yıkık kale duvarlarına saldıracak yiğitler büyük tehlikelerle karşılaşacaklardır.

Maharetimiz, cesaretimiz her şeye üstün gelecektir. Zafer rüzgarı bizden yana esecektir. Konstantiniye bizim olacaktır. Bütün yiğitliğinizi takınınız. Askerlerinizi şevk ile savaşmak için coşturunuz. Onlara anlatınız ki askerlik, harp üç şeye bağlıdır: ‘yılmamak, namus, itaat.’

Ne kadar yüksek bir maksada hizmet ettiğinizi göz önünde bulundurun! Hücumda ben sizin yanınızda bulunacağım. Herkesin vazifesini nasıl yaptığını göreceğim.

Şimdi emrediyorum: Dağılınız, çadırlarınızda yemeklerinizi yiyiniz, dinleniniz. Emirlerimi askerlerinize bildiriniz. Hücum boruları çalındıktan sonrası sizindir.

Komutanlar, sizi selamlıyorum!”

İstanbul’a Giriş

29 Mayıs Salı: Gece yarısından sonra İstanbul’a son saldırı yapıldı. İlk Osmanlı askeri Kerkoporta adlı kapıdan kente girdi. Kent 54 gün sonra düştü. II. Mehmed’e İstanbul’un alınması ile “Fatih” unvanı verildi. 1453 yılının 29 Mayıs Salı sabahı güneş doğduğu zaman İstanbul kalelerinde Osmanlı bayrakları dalgalanıyordu.

Fausto Zonaro’nun II. Mehmed’in Konstantinopolis’e Girişi adlı tablosu.

Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u aldığı gün kenti atıyla dolaştı. Ayasofya Kilisesi’ni, imparatorun sarayını, İstanbul’un belli başlı yerlerini gezdi. İstanbul Patriki’ni çağırtarak bütün Hristiyanların dinlerinde serbest olduklarını bildiren bir buyruk verdi. Bizans’ın en ileri gelen adamlarından Gran Dük Notaras’ın sarayına da gitti. Notaras bütün hazinesini altın tepsiler içinde Fatih Sultan Mehmed’e sundu. “Ulu padişahım bütün hazinelerimi size hediye ediyorum” demişti. Fatih Sultan Mehmed ise bu kadar büyük bir hazineyi önünde görünce Notaras’a çok kızdı ve “Ben bu hazineleri memleketiniz uğruna harcadığınızı sanıyordum. Sizi tebrik edecektim. Memleket uğruna harcanmayan hazineler zaten benim kılıcımın hakkıdır.” demekten kendini alamadı.

İstanbul’un Fethine Dünyadaki Tepkiler

İslam Dünyasında:

Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’un Osmanlıların eline geçmesi haberi duyulur duyulmaz, İslam aleminde şenlikler -le kutlandı. Kahire’de halife ve sultanın emriyle büyük şenlikler yapıldı. Mısır ve Suriye’de halk günlerce bayram etti. Hatta camilerde İstanbul fethi şehitleri için ruhlarına dualar edildi. Hindistan’da da İstanbul fethi kutlandı. Güney Hindistan’da Osmanlı İmparatorluğu’nun sultanı olan II. Ahmet Şah, Fatih Sultan Mehmed’i kutlamak için İstanbul’a özel bir heyet gönderdi.

Bizans’ta:

Bizanslı tarihçi Prens Ducas olayları gördüğü gibi söylemişti: “Her milletten fazla haksızlık yaptık. Bize her ne yaptıysan, gerçek ve adil kararınla yaptın Tanrım!” yine İstanbul’un fethini gözleriyle ile gören başka bir Hristiyan tarihçi de şöyle diyordu: “Sonunda o mağrur Osmanlı geldi. 74 imparator tarafından savunulan muhteşem İstanbul’u aldı. II. Mehmed şan ve şeref bakımından Büyük İskender’i, Roma’yı bile gölgede bıraktı.” Yunan bilgini Trabzonlu Georgios da şöyle yazıyordu: “II. Mehmed, şüphesiz Kirus’tan da, Büyük İskender’den de, Sezar’dan da büyüktür. Hatta bir kelime ile söylenecek olursa, gelmiş geçmiş bütün hükümdarların üstündedir.”

Avrupa’da

İstanbul’un fethi haberi Avrupa’yı şaşkına çevirmişti. Alman İmparatoru II. Friedrich ile Venedik Cumhurbaşkanı Franceso Foscari buluştu ve Bizans İmparatorluğu’nun Osmanlıların eline geçmesi tartışıldı. Alman İmparatoru, fetihten 45 gün sonra Papa V. Nicola’ya yazdığı mektupta şöyle demişti: “II. Mehmed çoktandır aramızda hüküm sürüyor. Osmanlı kılıcı, uzun zamandır başımızın üzerinde asılı duruyor. Karadeniz çoktan bize kapalı. Romanya çoktan Osmanlıların hakimiyeti altındadır. Oradan Macaristan’ı, sonra Almanya’yı ellerine geçirecekler. Biz Hristiyanlar anlaşmazlıklarla birbirimizi yemeye devam ediyoruz. Ordularımızı Osmanlılara karşı birleştirseydik iyi olurdu. Bu kutsal ödevin Zat’ı mukaddeslerinden daha fazla kalbimde yer etmiş olduğu iddiasında bulunamam!”

Fetih Sırasında İz Bırakanlar

Akşemseddin

(1389 Osmancık – 1459 Göynük), mutasavvıf ve hekim. Asıl adı Şemseddin bin Hamza’dır. Öğrenimini bitirdikten sonra Osmancık’a müderris oldu ve Hacı Bayram Veli’nin müritleri arasına katıldı. Daha sonra II. Mehmed’in lalası olan Akşemseddin, İstanbul’un fethinde bulundu, ordunun moralini yükseltici konuşmalar yaptı. Fetihten sonra Eyüp Sultan’ın mezarını bulduğu söylenir. Hacı Bayram Veli’nin ölümünden sonra Bayramilik tarikatını yürüttü. Tıbba ve tasavvufa ait yapıtları arasında “Madet-ül-Hayat”, “Hall-i-Müşklat” ve “Risalet-ül-Nuriyye” sayılabilir.

Ali Kuşçu

Doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir. Babası Türkistan ve Maveraünnahir Emiri Uluğ Bey’in doğancıbaşısıydı. İlköğrenimini Semerkant’ta yaptı. Uluğ Bey’den matematik ve astronomi öğrendi. Daha sonra öğrenimine Kirman’da devam etti ve Semerkant’a döndü. Uluğ Bey’in Semerkant’ta kurduğu rasathanenin başına geçti (1421). Uzun Hasan, Osmanlılarla barış konuşmalarını yürütmek üzere onu elçi olarak II. Mehmed’e yolladı. Ünlü bilgine hayran olan Sultan, kendisini İstanbul’a çağırdı. O da elçilik görevini tamamlayınca İstanbul’a yerleşti. Ayasofya Medresesi’nde müderrislik yaptı. Din, astronomi ve matematik üzerine yapıtlar verdi.

Başlıca yapıtları: Unkud-üz Zevahir fi Nazm-ül-Cevahir ( Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım), Risalet-ül fi’l Hey’e (Astronomi Risalesi), Mahbub-ül-Hamail fi Keşf-il Mesail (Meselelerin Keşfinden Tılsımların En Makbulü).

Gentile Bellini (1429-1507)

Portreleri ve Venedik manzaralarıyla tanınan Bellini, Rönesans döneminin ünlü bir sanatçı ailesine mensuptur. Babası Jacobo ve kardeşi Giovanni de ressamdı. Fatih Sultan Mehmed’in Venedik’ten usta bir ressam istemesi üzerine Eylül 1479’da İstanbul’a gönderildi. Fatih tarafından içtenlikle karşılanan Bellini, Aralık 1480’e kadar İstanbul’da kaldı. Bellini, 1480 yılında Fatih’in bir portresini yaptı. Şu anda Londra’daki Ulusal Galeri’de bulunan bu resmin daha büyük boyda bir kopyası İtalyan ressam Fausto Zonaro tarafından yapıldı ve Topkapı Sarayı’na kondu.

TIKLAYINIZ > Panorama 1453 Tarih Müzesi

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir