Meral Akşener, İçişleri Bakanı’nı istifaya davet ederken, parlamenter sistem önerisini duyurdu

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM Grup Toplantısı konuşma konuşmasını gerçekleştirdi. Akşener’in milli iradeye duyduğu saygıyı ifade etmek için yakasına taktığı nergis çiçeği ise dikkatlerden kaçmadı.

İkizdere’de kendisine yönelik yapılan provokasyon üzerine konuşan Meral Akşener, “Rizeli kardeşlerimi zan altında bırakmaya cüret etmelerini kabul etmem. Bana Türkiye’nin hiçbir yerinde zarar gelmez, ben Rize’nin geliniyim. Bana oradan hiç zarar gelmez” diye konuştu.

İYİ Parti lideri, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, “Daha ne kadar sessiz kalacaksın. Çıkın makamlarınızın sorumluluğunun gereğini yapın” dedi.

Akşener, “İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” önerisini açıkladı ve 8 temel ilke üzerinde durarak ülke sorunlarının düzeltilmesi noktasında yapılması gerekenleri aktardı.

Meral Akşener konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“AKP teşkilatının provokasyonuna Rizeli kardeşlerim prim vermediler”

“Geçtiğimiz hafta, Rize’nin İkizdere ve Çayeli ilçelerini ziyaret ettik. Önce, İkizdereli vatandaşlarımızın, doymak bilmez müteahhitlerin yağmasına karşı gösterdikleri, şerefli duruşa destek olduk, bizim için kutsal olan cennet doğamıza sahip çıktık. Sonrasında ise, İkizdere ve Çayeli esnafının dertlerini dinledik. Bize büyük misafirperverlik gösteren İkizdereli, Çayelili kardeşlerime, bir kez de bu kürsüden teşekkür ediyorum. Milletimizin en önemli hasletlerinden olan ev sahipliğini, Karadeniz’in mertliğine yakışır şekilde yaptılar. Allah onlardan razı olsun.

Biz ziyaretlerimizi yaparken, İkizdere ve Çayeli’nde, Ak Parti teşkilatlarının, sağdan soldan topladıkları, küçük gruplar üzerinden, bazı provokasyon girişimleri oldu. Ama ne Rizeli kardeşlerim, ne de Rizeli dava arkadaşlarım, bu girişime prim vermediler. Onlara da, bir kez daha teşekkür ediyorum.

Yanlış anlaşılmasın, ben Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını anlayabiliyorum. Bu arkadaşlar, son dönemde zor günler geçiriyorlar. Kaçmak zorunda oldukları birçok soru, sektirmek zorunda oldukları bir dolu iddia, Sulandırmak zorunda oldukları, koskoca bir millet gündemi var. Bunun için de, benim sözlerimi çarpıtıp, “acaba buradan bir yol olur mu?” diyorlar. Varsın desinler, ben bunu anlarım. Ama bunu yaparken, Rizeli kardeşlerimi zan altında bırakmaya cüret etmelerini, asla kabul etmem. Kimse heveslenmesin, bana Türkiye’nin hiçbir yerinde zarar gelmez, ben Rize’nin geliniyim, hele Rizeli’den bana hiç zarar gelmez.

“Sayın Bahçeli en son ne zaman esnaf ziyareti yaptın?”

Dün de, küçük ortak çıkıp, acınası çabalarını, bana cirolamaya kalkmış. neymiş efendim? Benim Rize’ye gitmem provokasyonmuş. Neymiş efendim? Esnaf gezmeyecekmişim. Bak sen hele… Sayın Bahçeli; ben gezmezsem, kim gezecek? Büyük ortağın ortada yok. Sen zaten ortada yoksun. Ben de gezmezsem, bu esnafı kim gezecek, milletimizin derdini kim dinleyecek? Buradan sormak istiyorum? En son ne zaman esnaf ziyareti yaptın? En son ne zaman çiftçinin elini sıktın? En son ne zaman işsize iş buldun? En son ne zaman milletin derdini merak ettin? Sen iktidarın küçük ortağısın. Madem bizim esnafa gitmemizden rahatsızsın, O zaman bir zahmet, o çok değerli koltuğundan kalkacaksın, milletinin ayağına gideceksin. Aynı benim yaptığım gibi, gideceksin Rizeli esnafın, Ispartalı çiftçinin halini hatırını soracaksın. Yani kürsüden öfke tiratları atmayı bırakıp, işini yapacaksın. Nefret siyasetiyle değil, millete hizmet siyasetiyle rekabet edeceksin. Eğer bunları yapamıyorsan da, bize gölge etmeyeceksin. Bu kadar basit.

“Destek paketinin büyüklüğüyle değil, “a”nın uzunluğuyla esnafı kafalamaya çalışıyor”

Sayın Erdoğan, bozulan ekonomi ve pandemi karşısında, bunalan milletimize, el uzatmadı. Ara ara, lütuf gibi sunduğu, küçük pansuman tedbirler dışında, pandemi boyunca milletimiz, devletini yanında göremedi. Buna rağmen geçen hafta, kendisi çıktı, zor durumdaki esnafımıza sözüm ona müjdeler açıkladı. Yine kredi verdi, yine borç verdi. Paket kapsamında, 1.4 milyon esnafımıza da, 4 milyar 622 milyon lira hibe verileceğini açıkladı.

Mesela, 4 milyar demedi, “4 milyaaaaaaar” dedi. Ciddiyetsizliğe bakar mısınız. 20 milyona yakın insanımız, 1 yıldan fazla zamandır borçla harçla idare ediyorlar, eşlerinin ziynetiyle kira ödüyorlar. Arkadaş çıkmış, destek paketinin büyüklüğüyle değil, “a”nın uzunluğuyla esnafı kafalamaya çalışıyor.

Sayın Erdoğan; sen “a”yı uzattıkça, sıfırlar da o kadar uzamıyor. Sen “a”yı uzattıkça, vatandaşın derdine derman olunmuyor. Sen “a”yı uzattıkça, pandemi sürecinde esnaflarımızı yalnız bıraktığın gerçeği değişmiyor. Dünyada devletten en çok iş alanlar listesinin zirvesinde olan, o beş müteahhitten birinin, pandemi döneminde tek kalemde 9.4 milyar liralık vergi borcunu sildin. Dile kolay, 9.4 Milyar lira… Ekonominin bel kemiği olan esnafa, 4 milyar 622 milyon lira, tek bir müteahhide 9.4 milyar lira… Böyle vicdansızlık olur mu?

Bu açıklamanın ertesi günü, milletin cebinden, bir yılda, 26 milyar lira daha almanın tezgahını kurdular. Akaryakıttaki ÖTV oranını, görülmemiş şekilde artırdılar. Benzine 55 kuruş, motorine 67 kuruş, LPG’ye 35 kuruş zam geldi. Esnafımıza verilecek 4 buçuk milyar liralık destek, bu akaryakıt zammı ile sadece 2 ayda vatandaştan geri alınacak.

“İçişleri Bakanı kenara çekilmeli”

“Sosyal medyada bir video fırtınası, aldı başını gidiyor. İktidar mensuplarının isimleri, çirkin işlerin, garip ilişkilerin aktörleri olarak geçiyor. Bu kepazeliği artık sadece Türkiye değil, dünya takip ediyor. Buradan konunun tüm paydaşlarına seslenmek istiyorum; Beyler; Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı söz konusu. Koskoca Türk Devleti’ni, cümle aleme rezil ettiniz. Bu işler, karşı videolar yayınlamakla, gizemli hikayeler anlatıp, gerçekleri bulandırmakla olmaz. Ekranlara çıkıp saçmalamakla, hamasetle hiç olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Bu işler, bütün iddiaları araştıracak ve gerçeği milletimizin önüne koyacak, şeffaf bir yargı süreciyle olur. Devlet itibarının, kişiler üzerinden, daha fazla ayaklar altına alınmasına izin verilemez. Yapılacak olan basit. İçişleri Bakanı ve suçlamalara maruz kalanlar kenara çekilir, Cumhuriyetin savcıları ve hakimleri devreye girer, gereken yapılır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yakışan budur. Adalet bunu gerektirir.”

Sayın Erdoğan; Bu kepazeliğe daha ne kadar sessiz kalacaksın? Çalışma arkadaşlarına ne zaman çekidüzen vereceksin? Alengirli abuk sabuk işlerinizle, aziz milletimizin en büyük kıymeti olan devletimizi, daha fazla yaralamayın. Çıkın, makamlarınızın sorumluluğuyla, temsil ettiğiniz devletin ciddiyetiyle, gerekeni yapın. Memleketi de, daha fazla küçük düşürmeyin. Ayıptır, günahtır. Dava arkadaşlarım; Yaşanan her yeni skandalda, her yeni yolsuzlukta, her yeni beceriksizlikte, bir kez daha anlıyoruz ki; Bu zihniyetin artık milletimize verecek hiçbir şeyi kalmamıştır.

İYİleştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisi

“Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye için atacağımız ilk adımı, aziz milletimizin takdirine sunuyoruz. İYİleştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimiz, milletimize, memleketimize hayırlı olsun! Yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların sebebi olan, bu ucube sisteme son vereceğiz. Hukuksuzluğa, keyfiliğe, liyakatsizliğe, adaletsizliğe dur deyip, Milletimizin huzur ve refahı, gençlerimizin geleceği için, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i milletimizle birlikte inşa edeceğiz.

Peki İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem nedir? Öncelikle belirtmek isterim ki; İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem; sosyal hayattan ekonomiye, adaletten diplomasiye, doğadan demokrasiye, hemen her alanda ülkemizin karşılaştığı sorunların anahtarıdır. Türkiye’nin, Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle, içine düşürüldüğü sıkıntılardan çıkış yoludur. Adaleti, vicdanı, liyakati, ortak aklı, Türk Devlet geleneğine yakışanı gösteren, Milletten yana olanı tarif eden, devletle milleti yeniden buluşturan, bir sistem tasarımı, bir ilkesel çerçevedir.

Türkiye bugün, otoriterleşmiş bir rejimle baş başa kalmış durumda. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerini vesayetin aldığı, denge ve denetleme mekanizmalarının gidip, yerine “şahsım devleti” zihniyetinin geldiği, çoğulculuk ve saygının değil, nefretin yüceltildiği, bir ucube sistemle baş başayız. Bu sistemle, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar arasına mahkum edilmiş durumdayız. Bu düzen böyle gitmez.

Değerli dava arkadaşlarım; “İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem İlkeleri” olarak belirlediğimiz ilkeler, Demokratik Hukuk Devleti idealimizin özünü oluşturan, Özgür Birey, Güçlü Sivil Toplum Kuruluşları, Güçlü Devlet, ve bunlarla birlikte Güçlü Milli Ekonomi hedeflerimizin inşasını sağlayacak, temel yapıtaşlarıdır. Peki o ilkeler neler?

Tarafsız Cumhurbaşkanı

Birinci ilkemiz; Tarafsız Cumhurbaşkanı. Türkiye Cumhuriyeti, Başbakan ve Bakanlar Kurulu tarafından yönetilecek. Cumhurbaşkanı’nın, hiçbir partiyle bağlantısı olmayacak. Cumhurbaşkanlığı makamı, tarafsız ve partiler üstü bir şekilde, devleti ve milletin birliğini temsil edecek.

Güçlü meclis

İkinci ilkemiz: Çoğulcu Demokrasi, Katılımcı Yönetim, Güçlü Meclis. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildikten sonra, Türkiye’de, Anayasa ve anayasal kurumlar etkisiz hale geldi, Millet Meclisi’nin etkinliği azaldı, ve demokratik yönetimin gereği olan, katılım süreçleri ortadan kalktı. Karar mekanizmaları tasfiye edilerek, bir kişinin iki dudağı arasına teslim edildi. Bu nedenle de ortaya sorunlu bir demokrasi çıktı. Çatışmacı, dışlayıcı siyasetin aksine, uzlaşmacı ve kapsayıcı siyasetin yapılmasını sağlayarak, öncelikle demokrasimizi güçlendirecek.

Kuvvetler ayrılığı

3’üncü ilkemiz: Kuvvetler Ayrılığı ve Güçlü Denetim. Bizim için hiçbir gücün vesayeti kabul edilemez. Çünkü askerî ya da sivil, vesayetin olduğu yerde, milletin iradesine saygı olmaz, demokrasi olmaz, Anayasal denetim olmaz. Nitekim, Kuvvetler Ayrılığı, her türlü vesayetin önüne geçebilecek en büyük bariyerdir. Değerli Milletvekilleri; Bir ülkenin hazinesinin asıl ve tek sahibi millettir. Bu gerçek ışığında, milletin hazinesinin nasıl kullanılacağına karar verecek tek merci de, doğal olarak Milletin Meclisi’dir.

Bağımsız ve tarafsız yargı

4’üncü ilkemiz: Hukukun Üstünlüğü ve Tam Bağımsız, Tarafsız Yargı’dır. Çünkü bize göre, Bağımsız ve Tarafsız Yargı, Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşının sahip olduğu en büyük teminattır. O nedenle, milletimizin her bir ferdi, şerhsiz şartsız, kanun önünde eşit olacak. Suç işlediği takdirde, bağımsız ve tarafsız yargı önünde, hukukun üstünlüğü prensibi uyarınca, adilce yargılanacak. Hiçbir suç cezasız kalmayacak, ama bu ülkenin hiçbir vatandaşı da, sahte delillerle, kişiye özel suç icat edilip, cezalandırılamayacak.

Liyakat

5’inci ilkemiz, Devlette Liyakat. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de; KPSS’den yüksek not aldığı halde, mülakatta elenen gençlerimizin hakkı teslim edilecek. Devletin her kademesinde, liyakat esas alınacak, torpilin yeni adı haline gelen mülakat kaldırılacak. Devlette göreve, siyasi otoriteye sadıklar arasından layıklar değil, layıklar arasından, devlete ve millete sadık olanlar alınacak.

Liyakatli kadroların kaynağı elbette akademidir. Üniversiteler hem idari, hem de akademik olarak özerk hale getirilecek. Üniversitelerimize, kurucu rektör atamalarının haricinde, o üniversitenin akademik terbiyesi ve liyakatiyle yetişmeyen, kurum dışından rektör atanmasına son verilecek.

Eğitimdeki liyakat sorununun, zaman içinde, ordumuz içinde bir liyakat sorununa dönüşmesi de, maalesef kaçınılmaz. Bu nedenle; Kadim tarihsel köklere ve geleneğe sahip olan, Askerî Liseler ve Harp Akademileri yeniden açılacak. GATA’nın yapısı yeniden düzenlenecek.

İnsan hakları ve temel özgürlükler

6’ıncı ilkemiz; İnsan Hakları ve Bireysel Özgürlükler, Güçlü Sosyal Devlet, Güçlü Sivil Toplum, Güçlü Gençler. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de; Demokratik sosyal hukuk devletinin en temel kuralı olan, devletin, vatandaşın hizmetkârı olduğu prensibi çerçevesinde, milletimizin bireysel özgürlükleri, kişilik hakları, vatandaşlık hakları ve insan haklarının, hukuk tarafından en üst seviyede korunması sağlanacak.

İhtiyaç sahibi vatandaşlara yapılacak sosyal yardımlar, parti propagandasına malzeme yapılmaksızın, eşit ve somut kıstaslara göre belirlenecek, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak. Bir elin verdiğini de diğer el görmeyecek. Bunun haricinde, Aynı dayanışma kültürü çerçevesinde, Devlet, engelli vatandaşlarımıza, engelsiz bir yaşam için her türlü desteği verecek, ihtiyaçlarını karşılayacak.

Sanat kurumlarının siyasete alet edilmeksizin, özgürce yönetilmesi, ve bütün sanat dallarındaki sanatçılarımızın, sosyal güvenlik haklarına kavuşmaları için, gerekli yasal düzenlemeler yapılacak. Türkiye, sanatçıların eserlerini korkusuzca, özgürce üretebilecekleri bir ülke olacak.

Hiç kimse, Kaz Dağları’nı talan edemeyecek. Hiç kimse İkizdere’deki Cennet köşeye taş ocağı açamayacak. Doymak bilmez müteahhitler, üç kuruş elektrik kârı için su yataklarımızı kurutamayacak. NASA’nın bile, ayakkabıyla dahi girilmemeli dediği, Salda Gölü’ne ihanet edilmeyecek. Hayvanlara yapılan eziyet, kabahat olmaktan çıkacak, hiçbir vicdansızlık cezasız kalmayacak.

Özgür basın

7’inci ilkemiz, Özgür Basın. Medya, çoğulcu demokrasilerde, yasama, yürütme ve yargıdan sonra, âdeta dördüncü kuvvettir. Tek şart, özgür ve bağımsız olabilmesidir. Basının özgür olmadığı bir ülkede, siyasetin, muhalefetin ve seçimlerin, eşit şartlarda yapılabilmesi mümkün değildir.

Medyanın siyasetten, siyasetin de medyadan nemalanmadığı bu düzen değişecek. Medya patronlarının diğer iş kollarındaki yatırımları çok sıkı denetlenecek. Medyadaki güçlerini, diğer alanlarda avantaj olarak kullanmaları engellenecek. Gerektiğinde, denetlemek için Rekabet Kurumu devreye sokulacak.

Adil ve özgür seçimler

8’inci ve son ilkemiz Adil ve Özgür Seçimler. Buraya kadar sıraladığım tüm ilkelerin hayata geçebilmesindeki en kilit durak, özgür ve adil seçimlerdir. Millet iradesini hakkıyla ve adil şekilde yansıtamayan seçimler ve seçim sistemi, demokrasinin önündeki en büyük engeldir. Seçimler, adil ve özgür şekilde yapılacak. Millet iradesinin, Meclise adaletli şekilde yansıyabilmesi için ilk adım olarak, seçim barajı yüzde 5’e indirilecek. Siyasetin finansmanında şeffaflık sağlanacak, siyasi etik ilkelerinden taviz verilmeyecek. YSK’nın yapısı ve işleyişi ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılacak.

İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, ülkemizi içinde bulunduğu kutuplaşma ortamından ve yaşadığımız ekonomik krizden çıkartacak, böylesine kaotik dönemlerin bir daha yaşanmasının önüne geçecektir. Bugünden itibaren, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, akademi dünyası ve milletimizle, sürekli temas halinde olacağız.”

Exit mobile version