İYİ Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, partili cumhurbaşkanlığı uygulamasıyla yolsuzluk ve yoksulluk alanında bir genişleme ve derinleşme söz konusu olduğunu, aralarında ciddi bir paralellik olduğunu söyledi.
Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, yolsuzluk artışının beraberinde fakirliği de artırdığını, yolsuzluğun genişleyip derinleşmesiyle yoksulluğun da genişleyip derinleştiğine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Yolsuzluklar Türkiye’nin itibarını zedeleyici bir hale gelmiştir. Türkiye yolsuzluk kavramı ile anılır olmuştur. 2013 yılında75 milyon nüfusla 950 milyar dolar uygun iş değil, üreten bir Türkiye, 2020 yılında 84 milyonla 718 milyar dolar üretir hale gelmiştir. 230 milyar dolar daha fakir bir Türkiye söz konusu. Fert başına milli gelirde de aynı şey karşımıza çıkıyor. Diğer taraftan bütün kamu ihaleleri izaha muhtaçtır. Ciddi yolsuzluk iddiasından yoksun tek bir KOİ projesi yoktur. Defalarca araştırma önergesi verilmiş ve tamamı ret olmuştur. İhale kanununda 200’ün üzerinde değişiklik yapılmış bugün kanuna mevzuat ihale ve işi alacak kuruma uydurulmaktadır. En son yolsuzluk kasırgası içinde 750 milyon dolarlık Ziraat Bankası kredisi muallaktadır.
128 milyar dolara hala bir cevap yoktur. Ortada ciddi bir raporlama yoktur, özet bir bilgi dahi sunulmamıştır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın NATO görüşmelerine giderken yaptığı açıklama da çok manidardır. Bu tür açıklamaları Merkez Bankası Başkanlarının yapması gerekir. Merkez Bankası’nın kendine ait bir nakdi söz konusu değildir. Merkez Bankası’nın 160 milyar dolarlık yükümlülükleri vardır. Merkez Bankası’nın bugün eksi 57 milyar dolar bir rezerv söz konusudur. Merkez Bankası bu kadar büyük eksi rezervdedir. Bugün Türkiye’nin artı 30 milyar dolara dönmek için 90 milyar dolarlık döviz satın alması gerekir. Bunun bir yılda yapmaya kalkarsanız Türk lirasının 15 liranın üzerine çıkacağı aşikardır. Bu aynı zamanda önemli bir güvenlik açığıdır. Türkiye’nin hızla bunları besleyen partili cumhurbaşkanlığı sisteminden çıkması gerekir. Buradaki esas bir başka sorun yolsuzluğun peşine düşülememesi, denetlenememesi ve yargıya intikal ettirilememesidir. Bütün ihalelerde bütün süreçler hiçbir denetime tabii değildir.
Süleyman Soylu’nun ifadeleri ile mafya siyasetçi arasındaki ilişki, para ilişkileri, 10 bin dolarla dillendirilen parasal ilişkiler, eski dönem İçişleri Bakanları’nın rüşvete bağlı ilişkileri Sayın Soylu’nun dediği gibi. Cemil Çiçek’in, binde biri doğru olsa felaket dediği son dönem yolsuzluk söylemleri, itirafları görmezden gelinemez dediği bu duruma adeta gözlerimizi kapamış gidiyoruz. Biz gözlerimizi kapattığımızda gece olmuyor sadece biz görmüyoruz. Yolsuzluğu derinleşen Türkiye’nin yoksulluk kapananına sokulduğu, Türkiye’yi fakirleştiren bir yolsuzluk sürecini ne Türkiye Cumhuriyeti devleti ne milleti ne Türk siyaseti taşıyabilir ne de vatandaşlarımızın vicdanında taşınabilir değildir. Türkiye’nin denetlenemeyen ve kamu ihalelerinin adeta bir yağmaya dönüştüğü ve bu nedenle de demokratik olmaktan uzak bir yönetim tarzındaki bu partili cumhurbaşkanlığı sisteminden acilen çıkmak zorundadır.
Sistemin çalışmadığının önemli bir göstergesi de Marmara’da başlayan müsilaj kirlenmesidir. Kasım ayında başlayan bu müsilaj probleme geçen hafta Sayın Erdoğan’ın bu bir problemdir demesiyle çözüm sürecine girildi. Türkiye varlığını göz göre göre yitirmekte ve sistem Sayın Erdoğan başlayın demeden başlamamakta.
Siyaset mafya ilişkilerinin diz boyu olduğu Ak Parti ilişkileri, Ziraat Bankası’nın paraları nerelere harcadığını ve Ak Partili dönemi yandaş şirketleri korumaktan tarıma yeterli kaynak ayıramaz hale geldiğini görmekteyiz. Türkiye taşınabilir bir sisteme geçmek zorundadır. Türkiye buradan çok kolay çıkabilir ve kendini denetlenebilir milli iradeyi yansıtan iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sistemle 21. Yüzyılın hızla gelişen ülkelerinden biri olması mümkündür. Bu çerçevede Türkiye’nin hızla seçim sattı mahalline girmesi gerektiğine inanıyoruz.”