Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuşma yaptı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi.
Merkez Bankası Başkanını neden görevden aldın?
“Merkez Bankası’nın 128 milyar doları nereye gitti? Esnafa sordum, “yok biz almadık” diyor. Simitçiye sordum, “dalga mı geçiyorsunuz?” diyor. Emekliye soruyorsun, “Türk lirası bile bulamıyoruz, ne doları?” diyor. O halde ‘128 milyar dolar nereye gitti?’ diye soran Merkez Bankası Başkanı’nı neden görevden aldın?
Esnaf, eski esnaf değil
Esnaf geçinemiyor. Saraydakiler bunu bilse ne olur, bilmese ne olur? Onun gözünde esnaf yok ki zaten. Esnafı şöyle görüyor: ‘Nasılsa vururum ensesine tokadı, alırım oyumu.’ Ama esnaf artık eski esnaf değil. Sana sandıkta hesabını soracak.
Perişan ettiler
Devleti yönetenler eleştirilere tahammül etmek zorundadırlar. Eleştirdi diye insanı hapse atmak, insanı tutuklamak çağdaş devletlerde söz konusu değildir. Ahlaklı olan yöneticiler bilirler ki, devletin paralarının tamamı millete aittir. Para halk için kullanılır, cep için kullanılmaz. Siyasi iktidarın, toplanan her kuruşun hesabını millete vermesi lazım.
Çiftçinin, saray hükümetinden alacağı var
Banka haciz gönderiyor traktörüne, hayvanına, arabasıyla, evine. Nasıl geçinecek bu çiftçi? Şimdi Tarım Kredi Kooperatifleri, ‘Yeniden yapılandıracağız’ diyor. Güzel de faizi 11’den, 18’e çıkarıyorlar! Yahu neyin fiyatı düştü de sen bunu bu kadar yükseltiyorsun?
Emeklilerin günahı ne?
Hakkari’deki, Siirt’teki, Rize’deki, Çankırı’daki, Tekirdağ’daki, İzmir’deki emekli perişan vaziyette. Emekliyi öyle bir hale soktular ki, gramla et alıyor. Tavuğu dörde bölüyor, bir parçasını alıyor.
7 milyon 900 bin emekli, asgari ücretin altında aylık alıyor. Son bir yılda margarin yüzde 39, tavuk eti yüzde 44, mercimek yüzde 50, mısırözü yağı yüzde 55, ayçiçeği yağı yüzde 60, yumurta yüzde 64 zamlandı. Emekliye ‘yüzde 8’ verip, ‘Para yok, bununla idare et’ demek zulümdür.
Dul-yetim aylığı alan 2 milyon 600 bin kişi var. Ayda 763 lirayla geçinmeye çalışıyorlar. Saraydakiler sefaleti bilmiyorlar.
Erdoğan işsizliğin ne olduğunu biliyor mu?
19 yılda 10 milyon 287 bin işsiz yaratacaksın, sonra da çıkıp, ‘ben bu memleketi güzel yönetiyorum’ diyeceksin. Senin durumunu iyi, saraydakilerin durumu iyi, çocuklarının durumu iyi, beslemelerin durumu iyi; herkes birden fazla yerden maaş alıyor. Üniversiteyi bitirmiş olanlarsa işsiz.
Saray manavın, taksicinin, kamyon şoförünün, apartman görevlisinin, sokak satıcılarının, simitçilerin, pastacıların, halı saha çalıştıranların durumunu biliyor mu? Bilmiyor. ‘Bin lira verdim, idare edin.’ diyor. Sen bin lirayla 1 ay geçin bakalım, nasıl geçiniyorsun?
Herkesin bir eli yağda, bir eli balda. Ahali felaket vaziyette. Halkın yeni ayakkabı alamayıp ikinci el sorduğu bir dönemi geçiriyoruz, bir dönemi yaşıyoruz. İkinci Dünya Savaşı’nda bile böyle olmamıştı.
Saray ve beslemelerinin durumu çok iyi. Bir yerden değil, beş yerden maaş alıyorlar. Vergi de ödemiyorlar bunlar. Bir elleri yağda, bir elleri balda. Bunların tek derdi, ‘Londra’daki bankalara paramı nasıl yatıracağım?’. Bunlar tefecilere çalışıyorlar.
Ne darbesi kardeşim?
Montrö Sözleşmesi dolayısıyla emekli amirallerin yaptığı açıklama için mal bulmuş mağribi gibi, “vay efendim bu darbedir” dediler. Bunlar akıllarını gerçekten peynir ekmekle yemişler. Bu kadar saçmalığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiç görmedi ve duymadı. Ne paranoyası kardeşim bu?
Sen, “Lozan da, Montrö de bizim güvencemizdir, Türkiye’nin güvencesidir” desen, zaten bir şey olmayacak. Sesini çıkarmıyorsun. Bunlar defalarca gazetelerde yazıldı, televizyonlarda söylendi. Şimdi kalkıyorsun, ‘Vay efendim, nasıl olur bu? Bunlar darbeci!’ Yok kardeşim, geçti onlar!
Esnafın, çiftçinin derdi dile gelmesin, işsizlik konuşulmasın, bütün sorunların üstü örtülsün diye koro halinde milletin dikkatini başka yere çekmeye çalışıyorlar. Millet yemiyor artık bu numaraları.
Devleti sağlıklı yöneten bir iktidar yok. Ortak da sağlıklı değil! Bakanlar, bakan değil. Bürokratlar, bürokrat değil; tamamı ‘evet efendimci’ yağcılardan oluşmuş.
Esas duruş askerlikte olur. Sivil darbeden sonra sivil hayatta da esas duruş başladı. Halkın gündemini çalmak için Yargıtay’a, Danıştay’a, üniversitelere telefonla talimat veriyorlar. Hepsi esas duruşta. Allah bunlara akıl fikir versin. Millet artık, ‘Kardeşim bırak bağırmayı, bırak suçlamayı, sandığı getir sandığı’ diyor.
Hürriyet Gazetesi üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi’ne saldırıyorlar. Üzülüyor insan. Geçmişte halkın gazetesiydi. Medya’nın amiral gemisiydi. Şimdi sandal bile olamadı! ‘CHP, darbe bildirisi’ diyerek sözde gündem yaratıyorlar. CNN Türk de Hürriyet de ne yaparsa yapsın, bildiğimiz yoldan dönmeyeceğiz!
Nerede aşılar?
Sağlık çalışanları Covid-19’la mücadele ederken hayatlarını feda ediyorlar. Hayat kurtarmak için hayatını feda edenlerin elleri öpülmez mi? Sağlık çalışanlarının tek isteği vardı: ‘Covid-19 meslek hastalığı olsun!’ Niçin yapmıyorsunuz?
Çok sayıda sağlıkçı hayatını kaybetti. Bütün bunların sorumlusu kim? Bu ülkeyi kim yönetiyor?
Pandemi sürecindeyiz. İnsanlar can derdinde. Aşı bekliyorlar. Ispartalı yaşlı bir kadın, ‘70 yaşın üzerindeyim, bir türlü aşı
sırası gelmedi.’ diyor. Nerede bu aşılar? Kim Türkiye’ye getirecek? Halkın can güvenliğini kim sağlayacak? Bu ülkeyi kim
yönetiyor?
“İzmir’de elleriyle yaptığı takıları satarak geçimini sağlayan Aslı Özkısırlar’ın bir hastalığı vardı. Yatarak tedavi olması lazımdı. 21’inci Yüzyıl Türkiye’sinde Aslı Özkısırlar’a yatak bulunamadı ve hayatını kaybetti. Sorumlusu kim? Yine söyleyecek biliyorum, “Bay Kemal“ diyecek!
Kayseri’de 16 yaşındaki Sidar kızımıza, “maskeyi nizami takmadın” diye 900 lira ceza kestiler! Nasıl ödeyecek? Ödeyemiyor. Ödeme emri tebliğ ediliyor; “Sen ödemezsen babandan ev, gayrimenkul, menkul ne varsa haczedeceğiz, parayı alacağız” diyorlar. Bu zulümdür.
Ak Parti kongresinde maskesiz insanlara ceza yazan var mı? Yok! Kim bunların dayıları? Sarayda oturanlar, beşli çeteler,
dolarla avroyla oynayanlar. Ahlak kabul eder mi bunu? Vatandaşlar arasında ayrım yapılmaz.
Sağlık Bakanlığı’nda bir Bilim Kurulu var, bilimle ilgisi yok! Oturmuşlar oraya, Bilim Kurulu ayrı havadan, Sağlık Bakanı
ayrı telden çalıyor. Saray ise zaten, “Kaç kişi ölürse ölsün, yeter ki benim koltuğum sağlam olsun” diyor. Bu mudur devleti
yönetmek? Bir daha söylüyorum: Bu mudur devleti adaletle yönetmek?
Türkiye yönetilmiyor, Bahçeli’nin tek derdi saray bekçiliği
Ağır sorunların altında ezilen, çaresizlik üreten, çaresizliğinibörtbas etmek için sağa sola saldıran, yapay gündemlerle toplumu meşgul etmek isteyen bir ‘tek kişi hükümeti’yle karşı karşıyayız.
Bahçeli, hiçbir zaman işsizin, esnafın, çiftçinin derdini dile getirmedi. Bahçeli’nin görevi Cumhuriyet Halk Partisi’ne saldırmak. Ülkücü kardeşim, hiç meraklanma; ben milliyetçiliğin ne olduğunu ona da göstereceğim! Saray beslemelerine asla
itibar etmeyeceğim.”
Sırtı kalın olanlara, dayısı olanlara ambulans uçaklar hazır. Hasta yatakları hazır! Peki garibanlara, dayısı olmayanlara, fakire fukaraya, telefon açıp da bir türlü yatamayan hastaların sözcüsü kim olacak? Onların dertlerini kim dile getirecek? Ben getireceğim, biz getireceğiz.
Türkiye’nin gidişatından memnunsan, alkışla. ‘Bu gidiş, gidiş değildir’ diyorsan, doğruları öğrenmek istiyorsan, bu kardeşini
dinleyeceksin. Ben sana her zaman doğruları söyleyeceğim!
Bize, ‘dostlarınız kim?’ diye soruyorlar. Dostlarımız bu ülkenin garibanlarıdır, işsizleridir, esnafıdır, kamyon şoförleridir,
apartman görevlileridir. Bizim dostumuz halktır!
Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayından önce Sağlık Bakanlığı’na yazı yazarak, ‘Kongremizi nasıl yapalım?’ diye sorduk.
Hiçbir vatandaşımızın hayatını tehlikeye atmadık. Şimdi söyleyin; Devleti kim daha iyi yönetir? Kim adaletle yönetir? Kim
vatandaşına değer verir? Diyorlar ya, ‘efendim CHP gelse acaba memleketi yönetebilir mi?’ Bal gibi yönetir, adaletle yönetir,
güzellikle yönetir. Açlık olmaz, sefalet olmaz.
Sayıştay raporlarına göre, 138 bin 393 öğretmen açığı var. Tamamını dolduracağız.
Gençler KPSS’ye girip sınavı geçiyorlar. Ancak dayısı, akrabası, siyasi yandaşı yoksa sözlüde eleniyorlar. Mülakatı kesinlikle
kaldıracağız, bu haksızlığı gidereceğiz. Elinizden alınan bütün hakları size iade edeceğiz ve tamamını telafi edeceğiz.
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri eylem yapıyor. Silah var mı? Yok. Saldırı var mı? Yok. Boğazını sıkıyorsun, niçin? Sizin nefesinizi kesiyorlar, boğazınıza biniyorlar, hak arama talebinizi kesmek istiyorlar. Benim bütün gençlere sözüm var: Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda, bizi özgürce eleştirebileceksiniz.
Can ve mal güvenliğimizi sağlayan kardeşlerimize minnet borçluyuz. ‘Biz şehit olmaktan korkmuyoruz ama emekli olmaktan korkuyoruz.’ diyen bütün polis kardeşlerime sözüm söz: 3600 ek göstergeyi ben çıkaracağım.
8 Nisan Dünya Romanlar Günü. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde romanlar en büyük açlığı ve yoksulluğu yaşayan kesim. Haklarına sahip çıkacağız.
Ak Parti’nin bir kişisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetmektedir. Bilin ki Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni adalette yönetecektir. Bu ülkeye adaleti mutlaka getireceğim.
Erdoğan, ‘Dirayetsizliğiniz, iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi krizden krize sokuyorsanız, bu vatanı satmaktır.’ demiş. ‘Vatanı
satmak demek, vatana ihanet etmek’ demektir. Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda, bu vatan hainlerinin hepsinden hesap
soracağım.”