Meral Akşener: Hangi yüzle helallik istiyorsun?

featured

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM grup toplantısında gerçekleştirdiği konuşmasında gündeme dair önemli açıklamalarda bulunurken, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere hükümet kanadına seslenerek tepki gösterdi.

İYİ Parti lideri, İsrail konusunda iktidarın gereken cevabı vermediğini söylerken, Covid-19 aşı tedariğinin sağlanamamasını da eleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın helallik istemesine değinen Akşener, “Hangi yüzle helallik istiyorsun?” derken, ülkenin yolsuzluk ve yoksulluğa teslim olduğunu vurguladı.

“İsrail’i caydıracak somut tek bir adım göremedik”

“Sayın Erdoğan’ın İsrail versiyonu olan, Benyamin Netenyahu, siyasi rakiplerini baltalamak ve koltuğunu koruyabilmek için, gözünü kırpmadan, sivillerin ve çocukların hayatlarına kast etmekten geri durmadı. Önce Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra kışkırtmaları yaşandı, ardından da, Gazze’ye operasyon başladı. Gazze’deki siviller, kadınlar ve çocuklar hayatını kaybetti.

Bu insanlık ayıbı karşısında, maalesef ülkemizi yönetenlerden, İsrail’i caydıracak, Filistinlilerin hayatını iyileştirecek, somut tek bir adım göremedik. Mesela, İsrail ile aramızda, 6 milyar doları aşan ticari ilişkiler var. Peki bu ilişkiler askıya alındı mı? Alınmadı. Mesela, Kürecik Radar Üssü var değil mi? İran’dan İsrail’e yapılacak bir saldırıyı haber vermesi planlanıyor. Peki bu üs kapatıldı mı? Hayır. Bunların hiçbiri yok. Peki ne var? Bol miktarda hamaset var. Kürsüden tarih tiratları var. A Haber’de, Yeni Şafak’ta ateşli yorumlar var, yazılar var.

Sayın Erdoğan; kürsüden sallamayı liderlik sananların devri, artık bitiyor. Milletimiz, televizyonlarda estirilen hamaset rüzgarlarına artık inanmıyor. Samimiyetsiz ağlak tavırlarınızla, Filistin için çok şey yapıyormuş gibi görünme çabanızı, artık kimse yemiyor. Devlet insanlığı, kürsü şovlarıyla değil, akıllı bir diplomasiyle olur. Liderlik, hamasetle değil, icraatla olur. Samimiyetle olur, tutarlılıkla olur, ciddiyetle olur. Boş konuşmayı bırakıp, gerekeni yapacaksın. Tabi bunu yaparken de, korkmayacaksın, dik duracaksın, İsrail’e yaptığın gideri, Çin’e de yapabileceksin. Türk Devleti’nin Cumhurbaşkanı’na yakışan budur.”

“19 mayıs kutlu olsun”

“19 Mayıs, milletimiz için tarihi bir başlangıçtır. Ülkemizin dört bir yanına çöreklenen düşmanlara karşı, Türk Milleti’ne pranga vurulamayacağı gerçeğinin, yeniden ispatı için atılan, tarihi bir adımdır. Bu adım; Son devletimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun, ilk adımıdır. Bu adım; Binlerce yıllık tarihimizden süzülen inanç ve kararlılığın, tüm dünyaya ilanıdır. Bu adım; İstikbali, istiklalden ayrı düşünmeyip, bu kutlu günü, gençlerin bayramı ilan eden bir büyük vizyonun imzasıdır. Ez cümle 19 Mayıs; iç cephedeki sayısız gediğe rağmen, Türk Milleti’ni aynı kutlu ülküde buluşturan bir büyük destanın adıdır. Kutlu olsun! “

“El alem aşıları bitirip, normale dönmeye başlamış, bizim daha 13 ayımız var”

“Pandeminin başından bu yana, bilim insanları uyardı, vatandaş uyardı, biz uyardık, dinlemediler. Üç haftalık tam kapanmanın, zorunlu olduğunu, bir türlü kabul etmek istemediler. Nihayetinde, lebalep kongreler bitip, vaka sayıları ve ölümler zirve yapınca, Ramazan ayında adını “Tam kapanma” koydukları, tuhaf bir uygulamaya gittiler. Adı tam kapanma ama, şehirlerde trafik var. Adı tam kapanma ama, sokaklarda insanlar var. Adı tam kapanma ama, yasaklardan 20 milyona yakın insanımız muaf. Peki sonuç? Sonuç ortada. 5 binin altına inecek denen vaka sayısı, 10 binin üzerinde.

Aziz milletim; Sözde tam kapanma sürecinde bir kez daha gördük ki, bu zor günlerde, millet olarak maalesef yalnızız. Her zorlu süreçte olduğu gibi, bu süreçte de, iktidarın ortada olmadığı, devleti yönetenlerin güven vermediği, devletin kurumlarının ve gücünün hissedilmediği bir boşlukta, yine tek başımıza bırakıldık. Neticede yarı sürü bağışıklığı, yarı kapanma, yarı açlık, yarı toklukla, yalan-yanlış bir süreci daha geçtik. Halbuki pandemiyle geçen 14 aylık süreçte, gelişmiş ülkelerde işler yoluna girmeye başladı. İlk şoklar atlatıldıktan sonra alınan önlemler ve uygulamalarla, hem toplum sağlığı, hem de çalışma hayatı kurtarıldı. Şu anda yurt dışında, isteyen istediği an, istediği yerde test yaptırabiliyor.

Aşı tedariğinde sorun yaşamıyorlar. Planladıkları şekilde aşı takvimi uygulanıyor, hızla normale dönüyorlar. Biz ise pandeminin başından bu yana, iktidarın türlü yalanlarıyla oyalanıp, hastalanmamak için, ölmemek için çabalıyoruz. Ekonomik ve sosyal destek paketleri olmadan, kapsamlı bir aşı planlaması yapılmadan uygulanan kapatmalar, ne yazık ki vatandaşlarımız için, COVID kadar büyük bir belaya dönüştü.

16 Mayıs itibariyle, yaklaşık 26 milyon doz aşılama yapılabilmiş. Bunun yaklaşık 15 milyonu, 1’inci doz, Yaklaşık 11 milyonu da, 2’inci doz. Yani, 15 milyon vatandaşımızın, daha 2 doz aşısını bile tamamlayamamışlar. Hala, en az 44 milyon aşılama yapılması gerekli. Bu hedef için de, en az 88 milyon doz aşı daha lazım. Yani, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile zincirlerini kırmış, kelepçelerinden kurtulmuş Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının, olağanüstü hızlı yönetim anlayışıyla gidersek, 13 ay daha lazım… Beceriksizliğe bakar mısınız? El alem aşıları bitirip, normale dönmeye başlamış, bizim daha 13 ayımız var. İşte size, Ak Parti iktidarının hizmet anlayışı. İşte size, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin üstün yönetim kabiliyeti. İşte size, atanmış bakanların üstün liyakat seviyesi. Yazıklar olsun.”

“Hangi yüzle çıkıp da helallik istiyorsun?”

“Çileyi, yokluğu ve yoksulluğu reva gördüğün bu milletten, hangi yüzle çıkıp da helallik istiyorsun? Ayıptır, günahtır. Bak ben sana doğru adresleri söyleyeyim; mesela git, milletimizin alın teriyle kasalarını doldurduğunuz, o beş müteahhitten helallik iste. Mesela git, arpalığa çevirdiğin yönetim kurullarına atadığın, gelin, damat ve kayınçolardan helallik iste. Mesela git, sarayda beslediğin, 5 maaşlı danışmanlardan, yandaşlardan, trollerden ve malum vakıflardan helallik iste. Daha dün, “işyerleri kapanıyor diyenler yalan söylüyor.” diyordun, bugün utanmadan onlardan helallik istiyorsun. Dün, eve ekmek götüremiyoruz diyen esnafa, “abartıyor” diyordun, bugün utanmadan onlardan helallik istiyorsun. Dün, feryat eden çiftçiye, “terörist” diyordun, bugün utanmadan onlardan helallik istiyorsun. Alamazsın Sayın Erdoğan. Ekmeği haram ettiğin işçiden, helallik alamazsın. Hayalleri haram ettiğin gençten, helallik alamazsın. Tok yatmayı haram ettiğin garibandan, helallik alamazsın. Siftahı haram ettiğin esnaftan, helallik alamazsın.

Ama illaki helalleşmek istiyorsan, Ben sana yolunu söyleyeyim. Siyasetçi, milletiyle kürsüden attığı nutukla helalleşmez. Siyasetçi, milletiyle sandıkta helalleşir. Madem helallik alacaksın, önce aziz milletimizin önüne sandığı getireceksin, helalliği öyle isteyeceksin. Sandığı getireceksin, milletimiz sana ne diyecek göreceksin. Öyle kürsülerden üfürmekle olmaz.”

“Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar ile mücadele edeceklerdi”

“İktidara gelirken en iddialı sloganları neydi hatırlayın; 3Y ile mücadele… Neydi onlar? Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar. Arkadaşlar bunlarla mücadele edecekti. Peki 19 yılın sonunda ne oldu?

Birinci “Y”: Yolsuzluk. Yolsuzlukta Türkiye’yi bir dünya markası haline getirdiler. “Dünyanın en çok kamu ihalesi alan ilk 10 şirketi” listesine, Türkiye’den beş şirket girdi. Bu şirketlerin aldığı ihalelerin toplamı, 200 milyar doları aşıyor. Rakam o kadar büyük ki, böyle söyleyince pek anlaşılmıyor. 200 milyar dolar ne demek, biliyor musunuz? Hane başına, 85.000 lira demek. Yani, Türkiye’deki her ailenin cebinden, 85.000 lira çıkmış, 5 müteahhitin cebine girmiş demek. Mesela, o paralarla Osmangazi Köprüsü yapıldı. Maliyeti, 1 buçuk milyar dolar. Ama devletin kasasından çıkacak para, 13 milyar dolar. Bu köprü, dünyanın en büyük yolsuzluk eseridir.

Gelinen noktada, Türkiye yolsuzluk sıralamasında, 2007 yılında 64, 2015’te 66, 2020 yılında ise 86. sıraya kadar geriledi. Yani yolsuzlukta Botsvana, Ruanda, Namibya ve Gana gibi ülkelerden, daha gerideyiz. İşte size Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının, yolsuzlukla verdiği büyük mücadele. Yolsuzlukta, Afrika ülkeleriyle rekabet eden Türkiye.

2’inci “Y”: Yoksulluk. “Yoksullukla mücadele edeceğiz.” diye diye geldiler, vergilerle, cezalarla, yoksulun bile parasına göz diktiler. İşçiye, memura, emekliye maaş zammı yapmamak için, enflasyon rakamlarıyla oynayıp, düşük gösteriyorlar. Dünya Bankası verilerine göre, son 2 yılda, ülkemizdeki mutlak yoksul sayısı 3,2 milyon kişi artarak 10,1 milyon kişiye yükselmiş. Yalnızca son 2 yılda, Ankara, Bursa ve İzmir’in toplam nüfusu kadar insanımız, yoksulluğun pençesine düşmüş. Bir yanda dükkanlar kapalı. Bir yanda gençler işsiz. Memurun, işçinin, emeklinin aldığı para yetmiyor. İşte size Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının, yoksullukla verdiği büyük mücadele. Ak Parti eliyle, fakirlik kapanına mahkum edilen Türkiye.

3Y’nin üçüncüsü: Yasaklar. “Yasaklarla mücadele edeceğiz.” dediler, yaşamadığımız yasak kalmadı. Saray medyasında Sayın Erdoğan’ı eleştirmek yasak. Gazeteciysen, yolsuzlukları araştırmak yasak. Kadına yönelik şiddetin her türlüsü, tartışmaya açık ama, İstanbul Sözleşmesi yasak. Muhalefetsen, “128 milyar dolar nerede?” diye sormak yasak. Kendi bakanlığına dezenfektan satan bakanı, soruşturmak yasak. Filistinliler için yürümek serbest ama, Doğu Türkistan’a sahip çıkmak yasak. Sokağa çıkmak yasak. Okula gitmek yasak. Kepenk açmak yasak. Turist değilsen, soluduğun hava bile yasak. Lebalep kongreler serbest ama, Milli Bayramlarımız yasak. İşte size, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının, yasaklarla verdiği büyük mücadele. Yasakların doyasıya yaşandığı bir Türkiye.”

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir